
Rusya’da Barents Denizi kıyılarında yaşayan Kolya(Aleksey Serebryakov), Eşi Lilya(Elena Lyadova) ve Oğlu Roma ile karmaşık bir aile yapısına sahiptir.Yaşadıkları bölge yeniden inşa edilmektedir. Başkan adayı Vadim(Roman Madyanov) Kolya’nın sahibi olduğu araziyi ister. Arazisini ve evine vermek istemeyen Kolya’yı yozlaşmış bir hukuk mücadelesi bekler. Kolya’nın yardımına Moskova’dan kadim arkadaşı Dmitriy (Vladimir Vdovichenkov) yetişir. Kolya’nın inadı, Dmitriy’ nin hukuğa inancı mücadele etmeye yetecek midir ? Üstelik Kolya’yı derin bir aşk acısı beklemektedir.
Filmin ilk yarım saati sıradan diyaloglarla ilerlerken filmin beklentimin altında kaldığını düşünmüştüm. Yozlaşan devlet yapısı, rüşvete bulaşan memurlar, paranın esareti altında yaşayan din adamları bizim ülkemize de çok uzak kavramlar değildi. Rusya gibi büyük devletler ihtişamlı dönemlerinden sonra beraberinde gelen ekonomik darboğazla beraber rüşvet ,yozlaşma ve kolay yoldan zengin olmak isteyen bir sürü hukuk tanımazın vicdanıyla, amacı sadece ailesini geçindirmek mutlu ve huzurlu yaşamak isteyen insanların yollarının kesişmesine sabep olmuştur. Leviafan bu çarkı ve bu çark altında ezilmek istemeyen insanların mücadelesini anlatır.
Bu mücadelede beklenilmeyen tek şey Kolya’ya sürekli destek olan arkadaşı ve hep yanında olduğunu hissettiren eşi Lilya’nın ihaneti oldu. Eski yaşlı teyzeler gibi bu drama yüreğim dayanmayacak zannettim bir ara kızdım filmi bile kapattım. Ama tamamlama arzusuyle tekrar filme döndüm.
İçinde birden fazla dram olan bir yapım. Klasik dramlardan farkı ise Aşağıda detaylarını vereceğim sağlam bir felsefenin gölgesine izleyice yansıtmaya çalışması. Ah Lilya diyorum başka bir şey demiyorum.
Filmin yönetmeni ve yapımcısı olan Andrey Zvyagintsev Leviafan için “Rusya’nın en önemli sosyal sorunlardan bazılarıyla ilgilenir, sıradan bir adamın yaşadığı aşkın ve trajedinin hikayesidir.” ifadesini kullanmıştır.Film 2014 Cannes Film Festivalinde En İyi Senaryo Ödülünü kazanmıştır.
IMDB: 7.8 TA:8.1
Fragman
Leviathan Nedir?
Leviathan; Tevrat ve İncil’de kötülüğü temsil eden bir su canavarının adı olarak geçmektedir. Bu kavram 1651 yılında Thomas Hobbes’un ünlü “Leviathan” adlı eseri ile mutlak güç ve yetkilere sahip egemen bir devleti ifade etmek üzere kullanılmıştır.
Thomas Hobbes bu kavramı “Leviathan: Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti” isimli kitabında şöyle açıklar: “Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir… (Toplumda yaşayan) İnsanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. bu devlet ya da latince civitas olarak adlandırılır. bu büyük leviathan’ın doğması demektir.”
Leviathan’ın Doğuşu: Hak ve Özgürlüklerin Koruyucusu Olarak Devlet
Devletsiz bir toplum olabilir mi? Ya da devlet olmaksızın birey ve toplum var olabilir mi? Daha doğrusu devletsiz bir toplumda “kaos” olmaksızın “düzen” içinde yaşamak mümkün olabilir mi? Tabi ki hayır!.. Devlet, en başta insanların mal ve can varlıklarını korunması için gereklidir ve rasyonel bireyler, devleti kendi hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturmuşlardır.
“Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin,kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir… (Toplumda yaşayan) insanlar birbirlerine ‘ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu DEVLET ya da Latince CIVITAS olarak adlandırılır. Bu büyük LEVIATHAN‘ın doğması demektir.”Thomas Hobbes
Leviathan’ın Büyümesi: Hak ve Özgürlükleri İhlal Eden Bir Kurum Olarak Devlet
Önceleri biz insanların hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturulan devlet, zamanla büyüdü… Bireyi korumak için oluşturulmuş olan devlet, birey üzerinde tiranlık kurmaya başladı. Güya “iyiliksever devleti” temsil eden krallar, imparatorlar, sultanların baskı ve zulmü altında insanlar ezildi… Yaşam hakkı, özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı hiçe sayıldı… Asırlar “despot devlet”in izlerini taşıdı… Ekonominin gelişmesine paralel olarak devlet faaliyetleri de genişledi… Faaliyetleri genişledikçe harcamaları arttı. Harcamaları arttıkça daha fazla vergilemek zorunda kaldı. Bu da yetmedi, sınırsızca ve sorumsuzca borçlandı… Para basma yetkisini kötüye kullandı… Sonuçta ekonomide hastalıklar ortaya çıkmaya başladı. İsraf ve savurganlıklar çoğaldı. Devlet, asıl varlık nedenini unuttu. Ve devlet, sosyal faydasından çok sosyal maliyeti olan bir kurum olmaya başladı.
“Devlet büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçülür.”Jean Jacques Rousseau
Leviathan’a Gem Vurmak: Özgür Bir Toplum İçin Sınırlı Bir Devlete Doğru
“Devlet gerekli midir? sorusu ütopik libertarianların ya da anarko-kapitalistlerin “entellektüel fantezi”lerinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla “devlet gerekli midir?” sorusu değil, “devlet, ne kadar gereklidir.” sorusu realiteye uygundur. Bugün için sorulması gereken soru da budur.
“Devletin toplumun güvenliğini sağlama ve muhafaza etme niyetine rağmen, onun sahip olduğu gücü kötüye kullanmaya eğilimli bir kurum olduğuna tarihin hemen her sayfasında şahit olunabilir.”John C. Calhoun
***Leviathan Nedir? yazısı bağlantı adresinde alıntı yapılmıştır.
Facebook
Pinterest
LinkedIn
RSS