
İnsanın neler yaptığından çok, aslında neler yapmadığı, neleri reddediğidir onun hayata bakışını gösteren…
Gün içinde yaptığımız rutin şeyler değildir, belirleyici olan…
Belirleyici olan “reddettiklerimiz”, “reddedebildiklerimiz”dir…
Nedir reddetmek?
Verilen veya yapılması istenen bir şeyi kabul etmemek, geri çevirmek. Bu zordur işte. Bir tarafta sizden istenenler, diğer tarafta sizi vareden duygularınız, düşünceleriniz.
Tarih bize bu konuda ilginç örneklerle yol gösterir. 1830’ların başında şehirdeki sanat galerileri Paris Salonu jürisinin kabul etmediği eserler için, yıllar sonra özel sergıler açmıştır. 1863’te yılın en gürültü koparan aktivitesine ise bizzat Fransız devleti sponsor olmuş, İmparator III. Napolyon reddedilen sanatçıların eserlerini sergilemesine izin vermiştir.
Albert Einstein, okuldaki eğitim sistemini reddetmiş. Kendi kurallarıyla hayatını sürdürmüş ve sonra Nobel ödülüne layık görülmüştür.
İnsan doğru bildiğini yapıp, dürüstçe yaşadığı sürece birgün mutlaka ödüllendirilecektir.
Sıradanlıktan vazgeçebilenler ve kabul görmenin, koltuğun, sevilebilmenin, nefsin tutsağı olanlar…
Bazen;
Bir koltuk, bir ünvan,
Güzel bir partner,
Veya para…
Hepsi tahrik edici, hepsi gizli tutsaklıkların paslı kilidi.
Bu gibi şeylerden vazgeçilebildiği, belki daha doğru deyişle “ölçülü olunabildiği” oranda, yaşam kalitesi artar.
Hayatımızda “seçtiklerimiz”den çok “reddettiklerimiz” belirleyicidir.
Seçtiklerimiz / reddettiklerimiz…
Çoğunlukla, bu ikili arasında bir eşitlik olduğunu düşünülür. Oysa gerçek öyle değildir. Seçmek, eklemek kolaydır. Reddetmek ise başka bir akıl, başka bir bilinç gerektirir.
O nedenledir ki, “ayna”nın karşısına geçtiğimizde, seçtiklerimizi bir film şeridi gibi akıtmak yerine, reddettiklerimize bakmak gerekir.
Çünkü hayatımızın kalitesini seçtiklerimizden çok reddettiklerimiz belirler…
Facebook
Pinterest
LinkedIn
RSS