
Kader… Daima kafa karıştırıcı bir konu; kimine göre tüm yaşadıklarımız, kimine göre seçimlerimizin toplamı. Seçimlerimiz bizim, seçtiğimiz yolda yaşadıklarımız kader. Ben öyle düşünüyorum en azından…
Bunu düşünmeme sebep, geçenlerde okuduğum kadına dair bir hikayeydi. Karaktere Duru ismini verdim ben; çünkü bana göre o tertemiz bir duruydu. Duru esmer, uzun siyah saçlı, kara kaşlı, kara gözlü, 16 yaşında genç bir kız. Burslu okuduğu lise, köylerinden uzakta, kasabadaydı. Her gün iki saate yakın yol gidiyor; bu yüzden yatılı kalmak istiyordu. Kurum ailesini yatılı kalmasına ikna etmişti. Bir pazartesi sabahı evinden çıkıp, eşyalarıyla servis aracına bindiğinde yalnız olduğunu fark etti. Diğer çocuklar yoktu ve servis her zamanki güzergahında değildi. Duru’nun büyük yalnızlığı başlamıştı bile. Kimsenin sesini duymadığı yerlere götürülmüş, ona tecavüz edilmiş ve büyük kalabalıklar içinde de olsa kimsenin sesini duyamayacağı yerlere geri getirilmiş. Servis şoförü, başka şehirden gelmiş eski bir hükümlü, tecavüz suçundan hüküm giymişti. Duru ailesine gitmedi. Bu, o güne dek yaptığı en akıllıca şeydi. Doğruca jandarmaya gitmiş, başına gelenleri anlatmış ve kuruma ulaşılmasını sağlamıştı. Adam kısa sürede yakalanıp cezaevine gönderilmiş ve kurum, aileyi Duru’yu himayeleri altına almaya razı etmişti.
Bu hikayeyi okuduğunda insan öfkeleniyor, üzülüyor, acıyor, acıdığı için kendine kızıyor. Hepsini yaptım sırasıyla. Bu tip olaylarda en kolayını yapıyoruz “dışlıyoruz” hem suçlu hem de yalnız hissettiriyoruz. Bedenleri sömürülen çocukların, kendi kendilerine düşman yetiştirilmeleri, ayıplanmaları, dışlanmaları, suçlanmaları yetmeyince öldürülmeleri… Bu bizim başımızı yüzyıllarca öne eğmeye yeter de artar bile.
Ona dayatılmış çaresizlik ve mutsuzluğa rağmen Duru kaderine razı gelmedi, okuyacaktı, haksızlığa karşı o da savaş verecekti. Hayır kurumlarında çalışan kadınlar Duru’ya sahip çıktı. İyiliğin ve güzelliğin eliydi bu insanlar. Duru’ya dayatılmış yalnızlığın içinden çekip çıkardılar onu. Duru da onlara yardım ederek seçimini yaptı. Liseyi dışardan bitirdi. Sonra Hukuk Fakültesini kazandı. Şu anda işinde çok başarılı bir avukat…
Duru o gün o araçta son defa yalnız kalmıştı. Bundan sonra, yalnızlık yoktu, hiç olmayacaktı. Yalnızlık, aslında kız çocuklarını, sırf bedenlerine kirli eller dokundu diye toprağın altına atanların yalnızlığı. Onu kaderine terk edenlerin ayıbı!
Facebook
Pinterest
LinkedIn
RSS