
İnsan öğrenen bir varlıktır. Kıskançlık dediğimiz duygu, doğuştan getirilen birşey değil, öğrenilen birşeydir. Zaman içinde kendinde olmayanı, istemeyi öğrenir insan ve hangi yöne gideceğine kendisi karar verir: kıskanıp zarar vermeyi mi yada çalışıp, gelişip elde etmeyi mi?
İnsan, karşısındaki ile ilgili konuşurken, aslında kendi hakkında bilgi verir fark etmeden. Neyi kıskanıyorsa insan, onun özlemini çekiyordur veya güven problemi vardır. Bir kadın; eşi veya sevgilisi tarafından sevgi görürken bile, başka kadınları kıskanıyorsa; içte bir yerlerde,değer verilecek, bağlanılacak, sevilecek bir insan olmadığını düşünmesindendir.
O benden daha güzel, bu benden daha çekici gibi kıskançlıklar çok yersizdir. Çünkü birileri seni seçmişse, diğerlerinden daha güzel olduğun için değil, sende bir şey bulduğu ve keşfedilmeye değer gördüğü içindir. Her insan kendine özgüdür ve senden bir tane daha yok.
Kendini gerçekleştiren kehanet diye bir şey vardır. Partnerine; “ona baktın, bunu yaptın, geç kaldın, neredeydin?…” gibi şeylerle bunaltmayın. Bir gün sabrı tükenip yaptığında, işte ben söylemiştim dersin. Ama unutma bunu sen yaptın!
İnsan, kıskanarak en büyük zararı kendisine verir aslında. Öfkemizin ve duygularımızın farkına varalım. Kıskandığımız kişiyi, kendi gelişimimiz için fırsat olarak görelim. İşte bu farkındalıklardadır mutluluğun anahtarı!
Bu hayat yolculuğunda nereye vardığımızdan çok, yolumuz ve yolculuğumuz önemlidir. Yolculuğumuzu güzelleştirmek için ruhumuzu özgür bırakalım. Keşfedilmeye değer birileri olalım her zaman. Unutmayalım; “Elması kimse göremez ama herkes arar. Taşı herkes görür ama kimse almaz.”
Hadi o zaman kötü duygulardan sıyrılıp, yaşamımızı dans ederek geçirelim…
Facebook
Pinterest
LinkedIn
RSS