
Yerli ve milli Erasmus programı
Sizce de zamanı gelmedi mi?
Bana sorarsanız geç bile kaldık. Zararın neresinden dönsek faydamıza..!
Öncelikle ecnebilerin icat ettikleri bu yöntem hakkında farkındalığımızı artırmamız gerekiyor.
1987 yılında başlayan bu program Avrupalıların ortak bir kültür potasında eritilmesi için yükseköğretim kurumları tarafından kurulmuştur. Temel felsefesi ise farklı kültürlerin hoşgörü yaklaşımı ile kaynaşmasını sağlamaktır. Aradan geçen 32 yıla rağmen Avrupalılar arasında ortak bir emperyalist kültür inşa edilmiştir. Peki biz Erasmus üyesi olarak bu hoşgörünün neresinde kaldık? Sizce Avrupalı dostlarımızın Erasmus programı çerçevesinde bize olan düşmanlıkları arttı mı? azaldı mı? biz mayamız gereği hoşgörü gösteren taraf olurken Avrupalı egosu bize hep tepeden bakmaya devam mı etti acaba?
Zira programa atfedilen ismin sahibi Desiderius Erasmus, 1465-1536 yılları arasında yaşamış. Bütün yaşamı boyunca Avrupa’yı dolaşmış bağnaz ve yobazlaşmış kilise uygulamalarına karşı çıkmış marjinal olmuş bir çok Hristiyan cemaati ıslah için uğraşmış bilim ile kiliseyi beraber yürütebileceği iddiasını savunmuş bir ilahiyatçıdır. Bu yolculukta hoşgörü kültürü oluşturmak için bütün Avrupa millet ve cemaatlerinin iyi yönlerine sürekli vurgu yaparak birleştirici bir dil kullanmıştır. Birleştirici olan bu dilin özünde ise İslam düşmanlığı ve Türk korkusunu kullanmaktan çekinmemiştir.
Hümanist Erasmus’un “Deliliğe Övgü” adlı kitabında: “İngilizler; güzellik, müzik ve yemekleriyle, İskoçyalılar; soyluluk, kraliyet unvanları ve diyalektikleriyle, Fransızlar; nezaketleri ve ilahiyatçılıklarıyla, İtalyanlar; belagatleri ve edebiyatlarıyla, Venedikliler; soyluluklarıyla, Yunanlılar; bilimlerin yaratıcısı olmakla, Almanlar; uzun boyları ve müneccimleriyle, Türkler ve diğer barbar artıkları ise dinleriyle övünür.
Yarenler; yıl kaç olursa olsun Avrupalıların hoşgörü anlayışı değişmez. Avrupalıların bakış açısı farklı mayadan ne kadar uğraşırsan uğraş ekmek yapamazsın. Oysa Şükürler olsun ki bizim mayamız sağlam, bizim sadece Avrupalının hamuru ve suyu ile ekmek olmadığını öğrenmemiz ve doğru yöne yönelmemiz gerekiyor. Sorun tespit etmek kolay peki ya çözüm ne diyenlere….
İvedilikle Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Başkurdistan, Çeçenistan, Çavuşistan, Kırım, Yakutistan, Tataristan, Tuva, Adige Cumhuriyeti, Kuzey Oseta, Batı Trakya Türkleri, Dağıstan, Doğu Türkistan, Gagauz, Pakistan, Irak Türkmenleri, Kabartay Balkay, Kalmuk Cumhuriyeti, Karaçay Çerkeş, Moğalistan 300 milyon nüfusun yaşadığı bu coğrafya da bizim yüksek öğrenim kurumlarının ortak bir kültür inşa etmek için değil, var olan kadim kültürü ihya etmek için bir program hazırlaması gerekmektedir. Temel felsefesi ise diğergamlık ve hemhal olmak üzerine inşa edilmelidir. İlla bir isme atıfta bulunmak gerekiyorsa o en kolayı, bizim mayamızın sağlam olmasında emeği geçen o kadar çok değerli insan hazinemiz var ki, ecnebiler bula bula faşist Erasmus’u bulmuşlar bizde ise;
Ben diyeyim;
Ahmet Yesevi, Nizamülmülk, Gazneli Mahmut, Timur, İmam-ı Maturudi ,İmam-ı Hanefi, Ali KUŞCU, Evliya Çelebi, Farabi, Hacı Bektaşı Veli, Uluğ bey, Yunus Emre ………..
Siz deyin;
?????????????
Belki birilerinin kulağına kar suyu kaçar ümidi ile…..
Atabeg Yalçın YAYLA
Facebook
Pinterest
LinkedIn
RSS